Genç ve enerjik bir takımız. Ayrıca yeni kurulduk, doğal olarak zaman gerekiyor. Sorunumuz mevcut enerjiyi doğru kullanamamak. Bizim enerjimiz o kadar yüksek ki panik beraberinde geliyor. 14 sayı önde olsak bile rakip geri dönebiliyor ya da maçın kırılma anlarında kırılan taraf biz oluyoruz. Zamanla düzelir mi bilmiyorum ama sakin kalmak gereken her an çok basit hatalarla kaybediyoruz.Takımın "oyun" anlamında lideri yok. Topu eline aldığı an takımı sakin kılacak, en yakan anlarda sorumluluk alacak, bizi kontrole yöneltecek bir isim yok. Klobucar'dan bunu beklersiniz mesela. Takımın en tecrübeli ismi belki de, geçmişte de bu işleri yapmasıyla bildiğimiz, bu yüzden transfer edilen bir isim. O ise takımın en kopuk ismi gibi, kontrolsüzlüğün ana nedenlerinden.Bu organizasyonluk içinde her şeyi yapmaya çalışan, kendini olduğundan daha fazla gören isimler var. Göksenin Köksal'ı da ilk sıraya yazarım. Galatasaraylılığı, karakteri, savaşçı kimliği ya da geçmişi ayrı konu. Bugünü, hatta son sezonlarını konuşmak gerekiyor. Göksenin Köksal geçmiş yıllarda "savunmacı" kimliğiyle ön plana çıkar ve sahada olduğunda işini yapardı. Bugün ise farklı.Savunma tarafında da çok ön plana çıkıyor diyemem. Rakibinin karşısında enerjik görünmesi, kontrolsüz şekilde savunma yapmaya çalışması onu iyi savunmacı yapmaz. Bu sezon oynadığımız 4 maçta da rakibin oyun kurucuları 15 sayının altına düşmüyor. Bu isimlerin karşısında da ağırlıklı olarak Göksenin Köksal vardı. Enerjisi yine yüksek ama çoğunlukla perdelere takılıyor. Rakibinin onu atlatması kolay bir hal aldı.Hücum ise daha dramatik. Biz de Göksenin Köksal oyun kurmaya çalışıyor, LeBron James edasıyla içeri devriliyor ve rakibin tüm oyuncularının üzerine gidiyor, hiç es vermeden tepeden şut deneyebiliyor. Benim için Göksenin Köksal, dip çizgiden iyi üçlükçü ve ötesi yok. Geçmişte yoktu (o da bunun dışına çıkmazdı), bugün de gelişmedi. Israr etmesi herhangi bir gelişim sağlamayacak, o özelliği yok çünkü.San Antonio Spurs'lu Bruce Bowen örneği aklıma geliyor. O da NBA'in en iyi savunmacılarından biriydi ve hücumda yaptığı tek iş dipten üçlük atmaktı. Başka işlere girişmezdi, sadece savunma odağıyla yaşardı. Göksenin Köksal ise her işi yapmaya çalışırken savunma odağını kaybetti. Takım da yıllar içinde güçten kaybettikçe Göksenin Köksal daha fazla sorumluluk alma isteğiyle oynamaya başladı ve düşüşün yansıması onu da vurdu.Takıma bakınca kendi içinden bir lider çıkaramadıkça ya da bu yönde oyun kurucu almadıkça işi zor. Harrison mu lider olacak yoksa Webster mi. Bana sorarsanız ikisinde de bu özellik yok, daha çok tamamlayıcı parçalar. Klobucar da hayal kırıklığıyla başladı derken bizi kim sürükleyecek. Göksenin Köksal değil o isim, emin olduğum tek şey bu. Heyecanlı, genç, dinamik bir takımız, pes de etmiyoruz ama maç kazanmak gerekiyor. İlk ışık hiç iç açıcı olmadı.
Rakibinin karşısında enerjik görünmek seni iyi savunmacı yapmaz
published on 08:10
leave a reply
Genç ve enerjik bir takımız. Ayrıca yeni kurulduk, doğal olarak zaman gerekiyor. Sorunumuz mevcut enerjiyi doğru kullanamamak. Bizim enerjimiz o kadar yüksek ki panik beraberinde geliyor. 14 sayı önde olsak bile rakip geri dönebiliyor ya da maçın kırılma anlarında kırılan taraf biz oluyoruz. Zamanla düzelir mi bilmiyorum ama sakin kalmak gereken her an çok basit hatalarla kaybediyoruz.Takımın "oyun" anlamında lideri yok. Topu eline aldığı an takımı sakin kılacak, en yakan anlarda sorumluluk alacak, bizi kontrole yöneltecek bir isim yok. Klobucar'dan bunu beklersiniz mesela. Takımın en tecrübeli ismi belki de, geçmişte de bu işleri yapmasıyla bildiğimiz, bu yüzden transfer edilen bir isim. O ise takımın en kopuk ismi gibi, kontrolsüzlüğün ana nedenlerinden.Bu organizasyonluk içinde her şeyi yapmaya çalışan, kendini olduğundan daha fazla gören isimler var. Göksenin Köksal'ı da ilk sıraya yazarım. Galatasaraylılığı, karakteri, savaşçı kimliği ya da geçmişi ayrı konu. Bugünü, hatta son sezonlarını konuşmak gerekiyor. Göksenin Köksal geçmiş yıllarda "savunmacı" kimliğiyle ön plana çıkar ve sahada olduğunda işini yapardı. Bugün ise farklı.Savunma tarafında da çok ön plana çıkıyor diyemem. Rakibinin karşısında enerjik görünmesi, kontrolsüz şekilde savunma yapmaya çalışması onu iyi savunmacı yapmaz. Bu sezon oynadığımız 4 maçta da rakibin oyun kurucuları 15 sayının altına düşmüyor. Bu isimlerin karşısında da ağırlıklı olarak Göksenin Köksal vardı. Enerjisi yine yüksek ama çoğunlukla perdelere takılıyor. Rakibinin onu atlatması kolay bir hal aldı.Hücum ise daha dramatik. Biz de Göksenin Köksal oyun kurmaya çalışıyor, LeBron James edasıyla içeri devriliyor ve rakibin tüm oyuncularının üzerine gidiyor, hiç es vermeden tepeden şut deneyebiliyor. Benim için Göksenin Köksal, dip çizgiden iyi üçlükçü ve ötesi yok. Geçmişte yoktu (o da bunun dışına çıkmazdı), bugün de gelişmedi. Israr etmesi herhangi bir gelişim sağlamayacak, o özelliği yok çünkü.San Antonio Spurs'lu Bruce Bowen örneği aklıma geliyor. O da NBA'in en iyi savunmacılarından biriydi ve hücumda yaptığı tek iş dipten üçlük atmaktı. Başka işlere girişmezdi, sadece savunma odağıyla yaşardı. Göksenin Köksal ise her işi yapmaya çalışırken savunma odağını kaybetti. Takım da yıllar içinde güçten kaybettikçe Göksenin Köksal daha fazla sorumluluk alma isteğiyle oynamaya başladı ve düşüşün yansıması onu da vurdu.Takıma bakınca kendi içinden bir lider çıkaramadıkça ya da bu yönde oyun kurucu almadıkça işi zor. Harrison mu lider olacak yoksa Webster mi. Bana sorarsanız ikisinde de bu özellik yok, daha çok tamamlayıcı parçalar. Klobucar da hayal kırıklığıyla başladı derken bizi kim sürükleyecek. Göksenin Köksal değil o isim, emin olduğum tek şey bu. Heyecanlı, genç, dinamik bir takımız, pes de etmiyoruz ama maç kazanmak gerekiyor. İlk ışık hiç iç açıcı olmadı.
0 yorum: