22 Ekim 2018 Pazartesi

Evrensel Ahlak Yasası – Bölüm 1 Ahlak Sorgusu ve Nedensellik




  Herkes için geçerli olabilecek bir kural. Her kuraldan daha üstün, hepsine hükmedecek tek bir yasa! Peki nasıl? Nasıl olabilir? Evrensel bir ahlak kuramı için tüm insanların “bir”e indirilmesi mi gerekir? İnsanlar arası farklar oldukça evrensel olabilecek bir ahlaktan bahsedebilir miyiz? Ahlak nedir, kaynağı nedir, göreceli midir, toplumdan topluma çağdan çağa değişir mi, kurallarla ilişkisi nedir, bireyin kurallara uymasının sebebi nedir, birey kurallara uymaya nasıl başlar, kurallara uyar mı ya da özgür bilinci ile uymayı mı seçer, hem uyar hem de seçerse ne zamana kadar uyar, neden ve ne zaman seçerek uymaya başlar, bireyin ahlakının temeli olan doğru-yanlış, haklı-haksız karşısındaki duyarlılığı toplum içinde mi kazanılır yoksa doğuştan gelen bir yetenek midir, olgun ahlakî davranışın ölçütü nedir, ahlak öğrenilir mi, öğretilir mi?… Yazımda değineceğim Kohlberg ahlak hakkında şöyle kelimeler sarf etmiş: Dünyada hiç kimse bunun yanıtını bilmiyor. Bireylerin haklarını kabul etmek, öteki bireylerin haklarını ihlal etmemek, onlara karşı sana yapılmasını bekledi- ğin gibi adil (fair) davranmak, anlamına geldiğini düşünüyorum. Bunun anlamının, insan varlığının haklarını korumak, başkalarının haklarını ihlal etmeden istediğini yapmak olduğunu düşünüyorum. Ahlak isteyerek yaptığımız bir şey mi yoksa bir zorunluluk mudur? İnsan hayatta kalmak isteyen bir canlı değil mi? Hayatta kalmak için birlikte bulunmak zorunda ancak insan birlikte bulunduğu toplumdan başka ihtiyaçlarını da gidermek ister. Sevmek, sevilmek, toplum içinde barınacağının bir güvencesi, toplum içinde başarılı olma, öne çıkmak, takdir edilmek…. Toplum içinde bulunmak istiyorsa ve daha önemlisi birlikte olduğu toplum içindeki pozisyonu korumak istiyorsa, birey “ahlak”lı olmalıdır. Ya toplumdan uzaklaşmış birisi? Toplumdan sürülmüş birisi? Ahlaklı olmak zorunda mıdır? Bir Fikir: “Ahlaki bilinç ve ahlaki davranış, birey ve toplum karşılıklı etkileşim sürecindeyken gelişir.”  Eylemin kaynağı insanı, eyleme sorgulayacaksak eğer; eylemin etiğini sorgulamamız gerekir. Kişinin eylem yargıları hangi ahlak süreçlerinden geçmiş, nasıl dünyaya gelmiştir? Toplum ve İnsan Ahlakı Ahlak denildiği zaman karıştırılan diğer bir konu. Bireylerin olduğu gibi toplumların da ahlakı vardır. Davranışlarımızı genellikle toplum ahlakından ziyade toplum ahlakının içimizdeki yansımasına göre yaparız. Toplum ahlakı kendi değer yargılarımıza ne kadar yanaşmış ise biz o kadar toplum içerisinde hissederiz. Tersi de geçerlidir elbette. İçimizdeki değer yargıları toplumdan ne kadar uzaklaşmış ise toplum tarafından dışlanma, toplumsal izolasyona uğrama ihtimalimiz artar. Ait olmadığımız yerde hissederiz kendimizi. Burada genellikle şu sorun vardır: Bireylerin ahlaki değerlendirmeleri ihtiyari olabilir fakat bir grup tarafından demokratik anlamda karar verilmiş değerlendirmeler ilkece geçerlidir, çünkü topluca kararlaştırılmış ve topluca uygulanmaktadır. Peki ya benim düşüncem? Değerlerin göreceliliği anlayışı, evrensel, keyfi olmayan ahlaki ilkelerin üzerinde anlaşılamamasından dolayıdır. Farklı kültürel ve toplumsal ilişkiler, değişik ahlaki normları doğuruyorsa, neyin nihai olarak doğru ya da yanlış olduğuna karar verilemeyeceğini savunur. Bu yaklaşım ne kadar sempatik, liberal görünse de sınırlı bir yaklaşım değil mi? Evrensel ahlak ilkesi ile ilgili şimdilik bu kadar. Bir sonraki yazımda ünlü düşünürler ve bu soruna farklı yaklaşımları ele almayı düşünüyorum. Esen kalın.
Previous Post
Next Post

post written by:

0 yorum: